GÜNCEL

Anne & BebekKitapKültür & Sanat

Timaş Yayınları’nın Nisan Ayı kitaplarından sizin seçiminiz hangisi?

Marion Woodman – Yaralı Damat

Psikoloji – 368 Sayfa

Patriyarki kadın ve erkeği birbirinden nasıl uzaklaştırdı? Aradaki farkı kapatma çabalarımız neden başarısız oluyor? Bilinçdışı dinamikleri anlamak neden önemli? Rüyalarımız kendimizi, ilişkilerimizi, gezegenimizi iyileştirmede bize nasıl yol gösterebilir? Bunlar bu kitapta ele alınan sorulardan birkaçı. Jungiyen analist, mitopoetik yazar, şair ve aktivist Marion Woodman, bu kitapta her bireyde mevcut olan erillik ve dişilliği, içsel bir ahenge ulaşmaya çabalayan iki enerji olarak ele alıyor ve bunların gelişimine odaklanıyor. Bu enerjilerin başkalarına yansıtılması halinde sekteye uğrayan olgunlaşma sürecinden ve çalınan özgürlükten bahsediyor.

Yaralı Damat, kendi alanında bir çığır açarak patriyarkinin ruhsallığımız üzerindeki etkisini keşfe çıkıyor. İçsel dinamiklerle kurulan sakatlayıcı ilişkinin bir kadının (ve erkeğin de) kendine bakışını hangi yollardan baltaladığını; manevi hayatını nasıl yoksunlaştırdığını ve onu nasıl kendi gerçekliğini savunamaz hale getirdiğini inceliyor.

Bilinçdışının sağaltıcı dinamiklerini göstermek için şiir, mit, rüya analizi ve kişisel deneyimlerinden aldığı güçlü imgeleri kullanan Woodman, içimizdeki eril ve dişil parçaların entegrasyonuna duyduğumuz açlığı birden fazla düzeyde besleyen, zekâmıza olduğu kadar duygularımıza da hitap eden bir içerik sunuyor.

Ülkemizde Jungiyen psikoloji metinlerinin çoğalmasında azımsanmayacak bir katkısı olan Özgür Ertana’nın özenli çevirisi, notları ve önsözüyle…

Cemil Koçak – Demokratlar ve Halkçılar

Tarih – 720 Sayfa

Eğer bir benzetme yapmak gerekirse; DP’nin 1950 yılında iktidâra gelişini İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 1908’de iktidâra gelişi ile karşılaştırmak mümkündür. İlk bakışta hayli çelişkili gibi görünen bu karşılaştırma yöntemi üzerinde biraz durmak isterim doğrusu… Tıpkı 1908’de II. Abdülhamid yönetiminin despotizmine karşı “hürriyet’ sloganını öne çıkaran bütün siyâsal eğilimlerin belirli bir şemsiye altında toplanması ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin de, bu eğilimlere ‘evsâhipliği’ yapması gibi; DP de, CHP’nin ‘diktatörlüğü’ne karşı, “hürriyet” sloganını öne çıkaran, fakat çok çeşitli yapı ve eğilimdeki grupların birleşimiydi. Her ikisinin de ortak noktası; ‘çevreleri’nin kendilerinden beklentilerinin çok yüksek ve bu beklentilerin karşılanması için de sabırlarının çok düşük olmasıydı!

Cemil Koçak

Cemil Koçak, yakın tarih alanında yaptığı arkeolojik kazılarla resmî tarihi ve onun nasıl oluşturulduğunu açıklayarak, unutulanları hatırlatıyor ve geçmişimizle yüzleşmemizi sağlıyor. Yakın tarihimizle yüzleştiğimizde ise, geçmişin resmî tarih aracılığıyla hafızalarımızdan silinmeye çalışıldığını meydana çıkarıyor. Koçak, bu çalışmasında genç Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasiyle imtihanı olan Demokrat Parti dönemini mercek altına alıyor.

Cemil Koçak, Demokrat Parti İktidarı (1950-1960) üst başlıklı serisinin ilk kitabı Demokratlar ve Halkçılar (1950-1954) kitabında öncelikle iktidarı ele alıyor; ardından da muhalefeti; yani hem CHP’yi, hem Millet Partisi’ni (MP) ve hem de Türkiye Köylü Partisi (TKP)’yi… İktidarla muhalifleri arasındaki “çatışmalar”ı bir bütünlük içinde yansıtmaya çalışırken; asıl amacı, siyasi anlaşmazlıkların karşılıklı etkilerini ve tepkilerini aynı bütünsellik içinde gösterebilmektir. Bu bakımdan zaman zaman ve belki de sık sık kronolojik tarih anlatımından ayrılıyor; aksine, tematik bir bütünlüğün ön almasına gayret ediyor. Temaların ve kronolojinin sarmalı içinde kalmaya gayret ederken; dönemin “ruh”unu aktarmayı arzu ediyor aslında…

Ed. Hakan Boz – Vatan, Namus, İttihad

Tarih – 288 Sayfa

Osmanlı’nın en uzun yüzyılı olan 19. asır, Türklerin gelecek yüzyıla uzanış gayretinin mucizevi hikâyeleriyle, onu takip eden 20. asır ise destansı kahramanlıklarıyla anılır. Bu sebepledir ki, bütün bu yaşananlar hafızalarımızda bir yanda Osmanlı’nın yıkışının öte yanda ise Türkiye’nin kuruluşunun ortak izlerini taşır. Tabiatıyla çöküş sürecinde Devlet-i Âliyye’nin askerî, iktisadî ve malî iflasının idârî ve içtimâî alanlarda sebep olduğu büyük travmalar aynı zamanda çözüm modellerinin de tetikleyici âmilleri olarak belirir. Aslında modern Türkiye, bugün sahip olduğu pek çok kazanımı, İmparatorluğun yaşadığı derin buhrana borçludur. İşte bu sancılı dönemde ortaya çıkan kişi, kavram ve olaylar benzersiz özellikleri hasebiyle yakın dönem siyâsî tarihimizin kritik duraklarını oluşturur.

Serinin ikinci kitabı olan Vatan Namus İttihad, işte tam da siyâsî tarihimizin en kritik duraklarından birini oluşturan “cemiyet” dönemini hakkıyla anlama/anlatma adına “İttihad ve Terakki neden tartışılmalı?” sorusuna cevap arıyor. Uzunca bir sürenin ardından yeniden yayıma hazırlanan bu çalışma, serinin ilk kitabında olduğu gibi Cemiyet’in yine az bilinen, hatta hiç bilinmeyen yönlerine ışık tutmaya devam ediyor.

Şeyzeri – Hükümdarların Siyaseti

Siyasetname – 192 Sayfa

Şeyzerî, günümüz okuruna Hükümdarların Siyaseti adıyla sunduğumuz el-Menhecü’l-Meslûk Fî Siyâseti’l-Mülûk başlıklı eserini Selahaddin Eyyûbî’ye takdim etmek üzere kaleme almıştır. Şeyzerî “dinin ve dünyanın salahı” diye hitap ettiği Selahaddin Eyyûbî’ye şöyle seslenir:

“Sultanımız edebin önem ve faziletini bilen, ilmi ve âlimleri başkalarına tercih eden bir zattır. Bu kitabı onun kütüphanesine takdim etmekle kendimi, (hurmasının bolluğuyla meşhur) Hecer’e giderken hediye olarak hurma götüren yahut Kaysûr’a giderken kâfûr otu götüren kişiye benzetiyorum. Bunun farkında olmakla birlikte maksadım, hikmeti ehline ulaştırmak ve yerine yerleştirmektir. Bunun için Allah’a tutunur, ona tevekkül ederim.”

Tabip, hatip, tarihçi, coğrafyacı ve aynı zamanda şair olan Şeyzeri, el-Menhecü’l-Meslûk fî Siyâseti’l-Mülûk’ta saltanat ve halk yönetimine, ordu arasında ganimet taksimine, ordunun

riayet etmesi gereken cihad hukukuyla ilgili usul ve kaidelere dair öğütler verir. İstişarenin faziletine işaret eder, düşman karşısında sabır ve ordu yönetimi hakkında hikmetli tavsiyelerde bulunur. Tüm bunları yaparken sözü uzatmamaya, veciz ifadeler kullanmaya gayret eder ki zihinler karışmasın, kulaklar işittiğini yadırgamasın.

Mine Durmuş – Meclis-i Meşayıh

Tasavvuf Tarihi – 272 Sayfa

Mine Durmuş’un ilk olarak yüksek lisans tezi olarak hazırladığı bu çalışma gerek Şeyhülislamlık Arşivi’ndeki meclis defterlerinin gerekse de Cumhurbaşkanlığı Arşivi’ndeki arşiv vesikalarının tetkik edilmesi sonucunda ortaya çıkmıştır.

Kitabın giriş bölümünde genel bir yaklaşımla Osmanlı Devleti’nin XIX. yüzyıla kadar olan dönemde tarikat ve tekkelere bakışı ve uyguladığı siyaset ele alınıyor. Birinci bölümde Meclis-i Meşâyıh öncesi XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin tarikat ve tekkeleri denetleme sürecinde ne gibi düzenlemeler yapıldığı, Meclis-i Meşâyıh’ın kuruluşu ve nizamnâmesi ele alınmış ve sonrasında hayata geçirilen bazı yeniliklerden bahsedilirken ikinci bölüm ise Meclis-i Meşâyıh’ın idari yapısı üzerine olup bu bölümde Meclis-i Meşâyıh azaları, bunların hangi tarikat şeyhlerinden seçildiği ve bu tarikatların meclis azalığındaki etkileri ele alınıyor.

Üçüncü ve son bölümde ise II. Abdülhamid dönemi genel tarikat siyaseti ele alındıktan sonra Meclis-i Meşâyıh’ın faaliyetleri detaylı bir şekilde inceleniyor.

Meclis-i Meşâyıh’ın tarikat ve tekkelerle ilgili alınan kararlarda nerede durduğu, padişahın meclisin aldığı kararlara nasıl baktığı, bu kararların ne kadarının uygulamaya geçirildiği gibi birtakım sorulara cevap aranıyor.

Hannah Gold – Ayı Dönüyor

Roman – 272 Sayfa

April, Ayı Adası’ndan döneli bir yıldan fazla olsa da, Ayı hakkında düşünmeyi hâlâ sürdürüyordu.

Svalbard’da bir ayının vurulup yaralandığını duyduğu zaman, o ayının kendi ayısı olduğundan emindi. Yapması gerekenin ne olduğunu biliyordu: Babasını ikna etmeli ve kutuplarda Ayı’yı aramaya çıkmalıydı. Bütün engellere rağmen bunu başarınca, April kendisini yine buz gibi bir maceranın içinde buldu.

April, Ayı Dönüyor’da kendisini, tahmin ettiğinden de zorlu geçecek bir kutup macerasının içinde buluyor. Ayı’yı bulmanın kolay olmayacağını bilse de kar fırtınaları, terk edilmiş maden ocakları ve tüm bunların ortasında kaybolmak gibi beklenmedik şeylerle karşılaşıyor. En beklenmedik sürpriz ise Ayı’nın bir yavrusu olduğunu öğrenmesi oluyor. April, yavruyu hayatta tutmak için elinden geleni yapıyor.

Lindsay Lackey – Aydan Daha Uzakta

Roman – 384 Sayfa

Astronot olmak on üç yaşındaki Houston Stewart’ın en büyük hayali. Genç Astronot Yetiştirme Programı’na kabul edildiğini öğrendiği zaman bu hayalini gerçekleştirmeye çok yakın olduğunu düşünen Houston program için ayrılırken erkek kardeşi Robbie’yi geriden bırakmanın üzüntüsünü yaşar. Babaları onları terk ettiğinden beri birbirlerine daha sıkı sarılan erkek kardeşlerin birlikte uzayı keşfetme hayali Robbie’nin serebral palsi ve epilepsi hastalıkları nedeniyle imkansızdır. Bu yüzden Houston programa tek başına katılır.

Genç Astronot Yetiştirme Programı, Houston’ın tahmin ettiğinden daha zor bir program olarak karşısına çıkar. Yeni konular, dersler, insanlar derken Houston kendisini adeta yörüngesinden sapmış hisseder ve bu programın kardeşi Robbie için uygun olmayabileceğini düşünür. Houston ise her astronotun yapacağı gibi gerçekleşmesi imkansız olduğu düşünülen hayali gerçekleştirmek işe koyulur.

Birsen Ekim Özen – Şirin Bu Nasıl Göbeklitepe

Hikâye – 128 Sayfa

Günümüzde gittikçe büyüyen bilgi kirliliğine dikkat çeken Birsen Ekim Özen, Şirin’in bu macerasında çocuklara edinilen bilgilerin doğruluğundan emin olmanın önemini aktarıyor. Şirin ve arkadaşları, Göbeklitepe’ye, oradan Himalayalar’a yaptıkları yolculukta Büyük İskender’le tanışıyor, gizemli olayları çözmek için canla başla çalışıyorlar. İnternette yer alan her bilgiye hemen inanmamak gerektiğini, bilgilerimizi birkaç farklı kaynaktan doğrulatmamız gerektiğini bizlere hatırlatıyor.

Mustafa Orakçı – Hiç Fena Değil

Roman – 128 Sayfa

Büyük büyük büyük dedemin yaptığı onlarca saatin olduğu, örümceklerle dolu, içinde kaybolabileceğiniz, birbirinden farklı odaları olan kocaman bir şatoda yaşıyorum.

İnsanların saat kulesine bakarak işlerini ayarladığı ilginç adada. Ailem dakikliğiyle ünlüdür.

“Saat altıyı 45 dakika 9 saniye geçerken evden çıkacağız.” derler ve gerçekten tam o saatte, dakikada, saniyede çıkarlar!

Ben mi? Ben… Bence ben de hiç fena sayılmam! Kitabı okuyunca ona sen karar verirsin.

Mert Arık – Bu Kadar Tantana Yeter

Hikâye – 32 Sayfa

Atlas okumayı yeni öğrenmişti ve içi içine sığmıyordu. Çünkü artık istediği kitapları tek başına -yanlış duymadınız, tek başına- okuyabilirdi. Fakat seçtiği kitabın sayfalarını çevirdikçe kendisiyle konuşan bir dinozorla karşılaştı ve her şey değişti.

Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Evet, kitaplarla her şey mümkün! Atlas, Dino’yla birlikte hayal gücünün sınırsızlığını keşfederken, okuyacağı her kitapta karşılaşabileceği yeni yeni sürprizlerin de farkına varıyor. Kurgu dünyasına hoş geldiniz. Artık geriye sadece ilk adımı atmanız kaldı.

Aslı Alper – Bekleyen Ailesi

Hikâye – 32 Sayfa

Her şeyi bekleten ve erteleyen bu aileyle tanışın!

Hayallerini ve işlerini sürekli olarak erteleyen Bekleyen Ailesi bireyleri aslında beklemekten çok yorgunlardır. Ne durumda olduklarını çok da göremeyen aile, Alel ve Acele ile tanışırlar. İşte şimdi işler değişir. Bekleyen ailesinin bu iki hızlı insandan öğreneceği çok şey vardır. Hayallerini ve işlerini ertelemekten sıkılanlar için eşsiz bir öykü.

Kuzey Bulut – Bir Aile Macerası

Hikâye – 64 Sayfa

Bu odada herkes kendine göre haklı. Yağmur ve Yıldırım oynadıkları oyunlardan ve dinledikleri müziklerden ayrılmamakta ısrarcılar. Anne ve babaları da kendi işlerinin ne kadar önemli olduğunu söylemekte kararlı. Dedeleriyse herkesin en iyi bildiği işi yapması gerektiğini düşünüyor. Peki herkes en iyi bildiği işi yapsa ne olur? En fazla her yer çikolatayla kaplanır! Aile ilişkileri, zaman yönetimi ve iletişim üzerine bir hikâye sizleri bekliyor. Kollarınızı sıvayın, çok fazla çikolata var!

Yaşar Bayraktar – Arel ve Enteresan Kumbarası

Hikâye – 80 Sayfa

Arel, uçan balona binmek için sabırsızlanıyordu fakat babası bir şart koşmuştu: Herkesin kumbarasını doldurması gerekiyordu! Bundan kolay ne olabilirdi ki… Arel, kumbarasını bir sürü madeni parayla doldurmuştu bile. Ama işler pek de beklediği gibi gitmedi. Arel’in kumbarasını doldurmak için başka taktiklere ihtiyacı vardı. Acilen ekonomi öğrenmesi gerekiyordu. Azim, bütçe yönetimi ve başkalarının iyiliğini düşünme konularında macera dolu bir hikâye sizi bekliyor.

Antonella Malvezzo – Marslı Albert Görev Başında

Hikâye – 32 Sayfa

Mia, meraklı ve cesur bir çocuktur, bilim sevgisiyle doludur. Okula yeni başlayan arkadaşı Albert ise diğerlerinden farklıdır ve bu hemen Mia’nın dikkatini çeker. Kimseyi dinlemeyen ve kendi hâlinde olan Albert Marslı olabilir mi diye düşünür. Albert hakkındaki gerçeği keşfetmeye kararlı olan Mia, harekete geçer ve kalpleri ısıtacak bir dostluk kurulur.

Otizm ve empati üzerine yazılmış eşsiz bir öykü.

Ayşenur Kurtuluş Peltek – Muhteşem Terzi

Roman – 112 Sayfa

Bir gün çook uzaklardaki sıradan bir adaya bir yabancı gelir ve artık ada sıradan değildir. Böyle başlar görkemli macera!

Muhteşem Terzi, önce boş bir dükkân tutar. İçine rengârenk kumaşlar, iplikler dizer. Bu kumaşların, ipliklerin esrarengiz ışıltısı bütün adayı sarmaya başlar. Küçücük dükkân, kocaman bir yer olmuştur artık. Dünyanın birçok yerinden yetenekli terziler gelir, işler büyür.

İnsanların bu dükkâna müşteri olabilmek için yılda sadece bir hakları vardır. Bu hakkı kaçırmamak için ellerinden geleni yaparlar. İnsanları analiz eden, karakterlerine göre birbirinden farklı, incelikli kıyafetler tasarlayan, nazik, bir o kadar da yetenekli ve zeki Bay Veruki’den giyinebilmek için bu çook uzaktaki adaya kimler kimler gelmez ki…

Bu kitabın kapağındaki detayları iyice inceleyin, ardından kapağını açın ve okumaya başladığınızda… Kendinizi Modilanya Adası’nın renkli dünyasında kaybedeceksiniz! Kitabı bitirdiğinizde kendi dünyanıza dönmeyi unutmayın.

Dilara Sarı – Gel De İnanma

Eğlenceli Bilim – 128 Sayfa

Sağlığımızla ilgili kulaktan dolma bilgilere son! GEL DE İNANMA serisi seni gerçek bilgilerle buluşturmaya devam ediyor. Elindeki kitap günlük hayattaki rehberin olacak. Artık efsaneleşmiş olan yanlış bilgiler kafanı karıştırmayacak. İşte cevabını kitapta bulacağın bazı sorular:

•Parmak kıtlatmak kireçlenmeye neden olur mu?

•Dondurma yemek boğazı ağrıtır mı?

•Dişlerimizi sert fırçalarsak daha sağlıklı olur mu?

•Ölünce saç ve tırnaklar uzar mı?

•Bademcikler alınınca bağışıklık düşer mi?

•Hıçkırık korkunca geçer mi?

İşte bu soruların ve daha fazlasının cevabı birbirinden ilginç bilgilerle dolu bu kitapta seni bekliyor. Haydi, düş peşime; yolculuk başlıyor.

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Mesajlar