Roman – 240 Sayfa
1938 yılında, uzak bir Galler adasının kıyılarına ölü bir balina vurur. Tüm hayatını adada geçirmiş Manod için bu hem bir kıyamet alameti hem de adanın kıyılarının ötesinde neler olabileceğinin bir sembolü gibidir. Babası ve kız kardeşiyle yaşayan genç Manod, ailesinin nesiller boyunca ev bildiği güzel ama bir o kadar da sert adanın ötesindeki hayatı keşfetme arzusundan kurtulamaz.
Kıyıya vuran bir balinanın ölümünün ardından ada kültürünü incelemek üzere gelen iki İngiliz etnograf, ona hem kendi toplumunun dışındaki hayata bir bakış hem de bir kaçış yolu sunar. Etnograflar çalışırken topluluğunun yanlış anlaşıldığı ve egzotikleştirildiği yönündeki şüphelerine rağmen, duygularıyla hesaplaşmak zorunda kalacaktır.
Balinanın Ölümü, keskin bir zekâyla yoğrulmuş ışıl ışıl anlatımla, bireyin hesaplaşmalarıyla çarpışan toplumun hikâyesi, üzerlerine kapanan dış dünyayla yüzleşmek zorunda kalan insanların hayatı… O’Connor, uçurumun kenarındaki bir topluluğun ve bir kadının incelikli portresini gözler önüne seriyor.
Kitap İçin Ne Dediler?
“Balinanın Ölümü, sakin, aydınlık bir kusursuzlukla yazılmış, her duygusu özenle işlenmiş, ada hayatının dramını delici bir doğrulukla gözler önüne seren güçlü bir roman.” -Colm Toibin, New York Times çoksatan yazarı
“Büyük bir değişimin eşiğindeki dünyada geçen enfes, çağrışımlarla dolu bir ergenliğe giriş hikâyesi.” – The Observer, 2024 Yılının En İyileri
Nazan Bekiroğlu – Mihrican Fırtınası
Deneme – 256 Sayfa
Mihrican Fırtınası Nazan Bekiroğlu’nun daha önce hiç yayımlanmamış denemelerini bir araya getiriyor. Yazarın kişisel hayatından izlerin belki de ilk kez bu açıklıkla görülebileceği denemeler bunlar.
Bir Mihrican fırtınası olarak yaşadığı emekliliğe geçişi, yeni kütüphanesini yerleştirmesi, kitapları, defterleri, lise yıllarında tuttuğu günlüğünden alıntıladığı samimi satırlar, sobacılar sokağında bir dükkânda alın terinin kutsallığını hissettiren yaşlı usta ile geçen dakikalar, halı dokuyan kızlar ve başka birçok değiniyle saf insaniyete duyduğumuz özlemi derinden hissettiren yazılar. Ama sadece özlediklerimiz değil, sabır taşımızı çatlatanlar, cingözlüklerinden illallah ettiklerimiz de ince ince görüntüye giriyor. Sonrasında ise edebiyata, minyatüre, soyut resme, uygarlık ve insanlık tarihine, İkarus’un düşüşüne, Platon’un mağarasına dair değinilerle son derece zengin bir içerik sunuyor.
“Başımı kaldırıp benimle hiç ilgisi olmayan bir sahneye bakar gibi bakıyorum olup bitene. Odam toplanıyor, otuz sekiz yıllık yığın ayıklanıyor. Bağ bozumu. Ekim de değil ki!”
Amerika Matematik Derneği Euler Kitap Ödülü
Sarah Hart – Bir Varmış 1 Yokmuş
Popüler Bilim – 304 Sayfa
Genellikle matematik ve edebiyatı zıt kutuplar olarak görürüz. Peki ya aslında aralarında kuvvetli bir bağ varsa? Profesör Sarah Hart, matematik ve edebiyat arasındaki sayısız bağlantıyı ve bu bağlantıları anlamanın her ikisinden de aldığımız zevki nasıl artırabileceğini gösteriyor.
Moby-Dick’in sofistike geometrik işlemlerle bezeli olduğunu biliyor muydunuz? James Joyce’un bilinçakışı tekniğiyle kaleme aldığı romanlarının kasıtlı olarak matematiksel referanslarla dolu olduğunu? George Eliot’ın istatistiklere takıntılı olduğunu? Jurassic Park’ın fraktal desenlerle desteklendiğini? Profesör Hart, sonelerden peri masallarına ve deneysel Fransız edebiyatına kadar, matematik ve edebiyatın insan hayatını ve evrendeki yerimizi anlamak için nasıl aynı arayışın tamamlayıcı parçaları olduğunu gözler önüne seriyor.
Kitap İçin Ne Dediler?
“Bu kitabı okumak gerçek bir keyif!” -Steven Levitt, Görünmeyen Ekonomi’nin yazarı
“Hart okurları sayıların dünyasında büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor, matematik ve edebiyat arasında bağlantılar kuruyor… Baştan sona açık, doğrudan ve esprili…Harika.” -The Washington Post
“Dr. Hart’ın matematiğe (ve genel olarak hayata) duyduğu coşkulu heyecan ışıl ışıl parlıyor.”-The New York Times
Dr. Sarah Davies – Narsist Birinden Nasıl Kurtulursunuz?
Psikoloji – 336 Sayfa
Narsisizm nedir? Narsistleri karakterize eden özellikler nelerdir? Narsistik istismara maruz kalan bireyin iyileşmesi mümkün müdür? İyileşme yolculuğu nasıl şekillenir?
Narsist Birinden Nasıl Kurtulursunuz, Dr. Sarah Davies’in yıllarca süren klinik çalışmalarından ve kişisel deneyimlerinden hareketle kaleme aldığı, bir narsistle ilişkiyi anlamaya ve iyileştirmeye yönelik interaktif bir rehber. Yazarın örnek vakalarla zenginleştirdiği bu çalışma, narsisizmi anlamanıza, istismarı ve toksik davranışları tanımlamanıza ve istismar döngüsünü kırmak için bu davranış kalıplarını fark etmenize yardımcı oluyor. Sağlıklı sınırlar ve iletişim becerileri geliştirmeye, özbakım ve şefkatte derinleşmeye yönelik yol gösterici tavsiyeler içeren bu rehber, bir narsistle kurduğunuz toksik ilişkiden sonra kendinizi yeniden inşa etmenize ve başka narsistlerin kurbanı olmanıza neden olan davranış kalıplarının tekrarlanmasını önlemeye yönelik bir içgörü sunuyor.
Kitap İçin Ne Dediler?
“Eğer gerçek bir narsistin kurbanı olduysanız, TikTok’a değil, Davies’in kitabı gibi güvenilir ve kapsamlı bir bilgi kaynağına ihtiyacınız var.” Sunday Times Style
“Davies iyileşmeye giden bir yol haritasının ana hatlarını çiziyor.” Habiba Katsha, Stylist
Alper Bilgili – Darwin ve Osmanlılar
İnceleme & Araştırma – 176 Sayfa
Darwin’i okuyan ilk Osmanlı entelektüelleri nasıl yanıt verdi? Darwin’in Türklerle ilgili fikirleri nelerdi? Evrim tartışmaları Osmanlı’da ve Dünya’da nasıl karşılandı? Galileo’nun ölümünün kültürel yansımaları nasıl oldu? Nazım Hikmet şiirinde neden bilim ve teknolojiyi işledi? Bu ve daha birçok soru akademisyen Alper Bilgili’nin bu incelikli bilim tarihi çalışmasında yanıt buluyor.
“Dr. Alper Bilgili’nin bilim tarihi yazılarının derlendiği Darwin ve Osmanlılar kitabı, basmakalıp, sığ ve mekanik klişeler etrafında tartışılan konularda derinlikli araştırmaya dayanan tahlil ve yorumlar yapmaktadır. Bu kıymetli entelektüel ve bilim tarihi çalışması “İslâm düşüncesinin evrim kuramına yaklaşımı,” “Darwin’in Türkler’i değerlendirilmesi” ve “Galileo’nun din-bilim çatışmasındaki yeri” benzeri konularda yaygın kabul gören basmakalıp yorumları sorgulamakla kalmayarak tarih ve toplumsal gelişmeyi tarihselci, teleolojik ve mekanik şablonlarla açıklamaya çalışan Türk bilimciliğinin olguları bağlamlarından çıkararak araçsallaştırdığını da ortaya koymaktadır.”
– Prof. Dr. M. Şükrü Hanioğlu Princeton Üniversitesi
Dr. Ayşe Duman – Koltuğumdaki Kadınlar
Kişisel Gelişim – 160 Sayfa
Dr. Ayşe Duman Koltuğumdaki Kadınlar’da bedeninin bilgeliğinden uzaklaşıp dışarıdan gelen seslerin, empoze edilmiş öğretilerin, popüler olan her şeyin gürültüsünden kendi ihtiyaçlarına sağırlaşmış kadınların hikâyelerini, yani bizi anlatıyor.
Modernlik adına sunulan ezberleri de geleneksel kültürden gelen biçilmiş rolleri de sorgulayan Duman, ruh-beden-beyin bütünlüğüne duyduğu inançla dönüşümlerine eşlik ettiği kadınlarla yaptığı yol arkadaşlıklarından kesitler sunuyor.
Kadının kendi kendine iç sesini şefkatle dinleme, anlama, kabul etme ve değişme izni verdiğinde “iyileşmenin” nasıl da mümkün olduğunu gösteriyor.
Yıllar boyunca şahit olduğum yüzlerce hikâye ve tecrübe havuzumda birikti. Biriken bu tecrübeleri daha fazla kadına aktarmak amacıyla yazmaya ve anlatmaya başladım.
Bugüne kadar havuzumda biriken hikâyeler hayatın ve bedenin bilgeliğinin aslında ne kadar ümit verici olduğunu bana defalarca gösterdi. İşte bunun için acıyı, ona tutsak olmadan özgürleşmenin en sağlam basamağı olarak kullanmayı başaran birkaç cesur kadının hikâyesiyle daha fazla yaşama ışık tutmak istedim. Umarım bu niyet amacına ulaşır.
Bahadır Yenişehirlioğlu – Duvarları Yıkmak
Deneme – 224 Sayfa
Özü unutmak, mazisini bilmemek, tarihine yabancılaşmak… Biz odaklı değil de ben merkezli olmak hangi toplumsal sorunun çözümünde etkili oldu? Hâlen şikâyet ettiğimiz, düzeltilmesi noktasında umudumuzu her geçen gün kaybettiğimiz toplumsal defolarımızı hangi terzi düzeltebilir?
Bireyci kişisel gelişime o kadar önem verdik ki insanı insan, toplumu toplum yapan değerleri unuttuk sanki… Elbette toplum bireylerden oluşur ve bireylerin bireysel olarak kendilerini geliştirmeleri mühimdir ancak bireysel gelişmeyi toplumsal gelişmeyle taçlandırmadıkça içinde bulunduğu toplumdan memnun olmayan kişisel olarak gelişmiş insanlar sürüsünden fazlası değiliz. Tam da bu sebeple eleştirilerim, ifadelerim, betimlemelerim veya hicivlerim okuyucumu şaşırtabilir ancak takdir edilmelidir ki insanı uyandırmak için bir fısıltı yeterli olacakken toplu uyandırmak için çığlıklar atmak, dikkati diri tutmak gerekir.
Ezcümle; kişisel olarak yeterince geliştiğimiz ve bencilliği bırakıp artık toplumsal bir gelişmeye ihtiyacımız olduğu kanaatindeyim.
Okay Tiryakioğlu – Jül Sezar
Roman – 400 Sayfa
Binanın içine ulaştığında derin bir soluk aldı nihayet, “Uçurumun kenarında kök salmış ve hayatını koruyabilmek için geriye doğru büyümüş bir ağaç gibiyim ben,” diye düşündü. “Tüm bu mücadele, ruhumu doğrultup hayata karşı bir derinlik ve güç kazanmasını sağladı. Etrafımdaki çok az kişi böyle bir hayatın içinden zirveye yürüdü! Benimle uğraşmaya akılları ve güçleri yetmez bunların!”
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük siyasi dehâlarından biri olan Sezar’ın stratejileri ve liderlik özellikleri nasıldı?
Roma Cumhuriyeti’nin Roma İmparatorluğu’na dönüşmesinde nasıl bir rol almıştır?
Roma toplumunu nasıl dizayn etmiştir?
Roma’nın sınırlarını uçsuz bucaksız diyarlara nasıl genişletmiştir?
Savaşları, seferleri, iç savaşları ve mücadeleleri…
Ve çağlar boyu etkisi devam eden suikasti…
Eserleri sekiz dile çevrilen, Türkiye’nin en çok okunan tarihî romanlarının yazarı, “günümüzün Peyami Safa”sı olarak anılan Okay Tiryakioğlu’nun kaleminden dünya tarihinin en ünlü ve tartışmalı liderlerinden birisi olan Jül Sezar’ın nefes kesen hikâyesi…
Hanife Karasu – Süreyya Ağaoğlu’nun II. Dünya Savaşı Sonrası Amerika Günlüğü
Seyahatname – 240 Sayfa
Meşrutiyet ve Cumhuriyet devirlerinin en önemli siyasetçilerinden Ahmet Ağaoğlu’nun kızı, yine Demokrat Parti’nin kurucularından Manisa Milletvekili Samet Ağaoğlu’nun ablası Süreyya Ağaoğlu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kız öğrencilerin hukuk eğitimi almalarında öncü bir role sahip ve Türk modernleşmesi projesi içerisinde “Cumhuriyet kızı” olarak adlandırılan kuşaktandır.
Suraiya Faroqhi ve Selim Karahasanoğlu’nun yönlendirmesi ve Hanife Karasu’nun titiz çalışmasıyla ilk defa gün yüzüne çıkan bu günlük, Süreyya Ağaoğlu’nun 19 Ekim 1946-7 Ocak 1947 tarihleri arasında şahsına ait önemli özellikleri içermesi sebebiyle biyografisine katkı sağlayacak çok önemli bir kaynaktır. Günlüğün en önemli özelliklerinden biri de II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından Amerika’daki toplumsal, ekonomik, siyasi ve kültürel hayatta yaşananları, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yetişmiş bir kadının bakış açısıyla okurlara sunmasıdır.
Seyahati boyunca yaptıklarının ve düşündüklerinin daha sonra dönüp baktığında unutmaması amacıyla bir hatırlama malzemesi olarak muhafaza ettiği günlüğü, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın avukatının ben-anlatısı olması itibarıyla son derece kıymetlidir.