İtalyan edebiyatının güçlü kalemlerinden Natalia Ginzburg, Akşamın
Sesleri romanıyla okurla buluşuyor. İlk kez 1961 yılında yayımlanan ve
Ginzburg’un en iyi romanlarından biri olarak kabul edilen eser, faşizm ve
savaşın ağırlığıyla parçalanmış İtalyan toplumunun soyut bir portresini
ortaya koyuyor.
İtalyan edebiyatının güçlü kalemleri arasında yer alan Natalia Ginzburg’un en iyi
romanlarından biri olarak kabul edilen Akşamın Sesleri, Can Yayınları etiketiyle
raflarda.
İlk aşk, yitirilen şanslar ve unutulmaz bir hikâye
Ginzburg, İkinci Dünya Savaşı sonrası faşizmin pençesinden kurtulmaya çalışan
küçük bir İtalyan kasabasını anlattığı eserinde, genç ve bekâr bir kadının trajedileri
ve aşkları üzerinden faşizm ve savaşın ağırlığıyla parçalanmış İtalyan toplumunun
soyut bir portresini ortaya koyuyor.
“Neden her şeyi mahvettik?”
İkinci Dünya Savaşı sonrası, 1940’lar. Hayali küçük bir İtalyan kasabası faşizmin
pençesinden kurtulmaya çalışmaktadır. Burada doğup büyüyen 27 yaşındaki Elsa,
savaş ve savaş sonrası kentleşme dönemindeki bu kasabanın trajedilerini,
komşuluklarını ve akrabalıklarını, aşklarını ve dedikodularını, yıkılan hayallerini ve
mutluluğu bulma mücadelelerini anlatırken geçmişin yüklerinden arınmış bir gelecek
düşler. Ancak söz konusu geçmişin ağır yükleri ve enkazıyla yeni ufuklara yol almak
hiç kolay olmayacaktır.
“Akşamın Sesleri düşüncelerini gömmeye, birbirlerini yalnızca jestler ve sözler
aracılığıyla tanımlamaya çalışan, nihayetinde de kendilerini bir absürdlük ve acı
mengenesinde bulan insanların hikâyesidir.”
Italo Calvino
“Ginzburg nadiren doğrudan siyasete –özellikle de faşizme– değiniyor ama faşizmin
gölgesi tıpkı karakterlerin üzerinde olduğu gibi, kitabın üzerinde de asılı duruyor.”
Kirkus Reviews